Diyarbakır’ın Ergani İlçesinde ablası Yonca Bayburan’ı (24) mahalledeki erkeklerle çok konuştuğu için komşuların dedikodu yapması nedeniyle kafasına sıktığı tek kurşunla öldürüp 8 yıl gizlendikten sonra yakalanan S.T, yaşı küçük olduğu için çocuk ağır ceza mahkemesinde yargılandı.
Abla katili “Töre saikiyle kasten öldürme” suçundan önce ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı, ardından da cinayetin işlendiği tarihte 18 yaşından küçük olduğu için cezası 21 yıla indirildi, hakkında tahrik ve iyi hal indirimi uygulanmadı.
Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi ise kararı esastan bozdu.
Bozma kararında, abla katilinin her ne kadar töre saikiyle cinayeti işlediğine kanaat getirilerek hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş olsa da, kararın yeterli gerekçe içermediği gibi, eksik araştırma yapıldığını, lehe ve aleyhe olan delilerin tartışılmadığına vurgu yaptı.
Yargıtay, Bölge İstinaf Mahkemesince duruşma yapılarak delillerin yeniden değerlendirilmesini istedi.
Yeniden yargılanan abla katili S.T, “Ablam eşinden ayrılıp bizim eve geldi. Ancak henüz boşanmamışlardı. Ablam başka erkeklerle görüşüyordu. Hatta görüştüğü Güney adlı kişi ile ablamın ölümünden 10 gün önce de kavga edip karakolluk olduk. Olay olduğunda ben çocuktum hiçbir şeyin farkında değildim. Bugün bile vicdan azabı duyuyorum. Büyük bir hata yaptım, çok pişmanım. Bu olay olduktan sonra tahliye oldum, ailem ile birlikte İstanbul'a taşındık. Ablam öldükten sonra herhangi bir suça da karışmadım. Islah oldum. Aklım başıma geldi, çocuk yaşta yapmış olduğum bir cahillikten dolayı şu an bu cezayı yatıyorum. Önce yüce Allah’a sonra size sığınıyorum” dedi.
Töreden değil kasten öldürmeden aynı cezayı aldı
Bölge istinaf Mahkemesi, ispat edilememekle birlikte suça sürüklenen çocuk F.T’nin iddiasına göre, ablasının başka erkeklerle görüşmesi ve mahallede ablasının kötü yola düştüğü şeklindeki dedikodular üzerine cinayeti “Namusunu temizlemek” amacıyla işlediği dikkate alındığında, bunun haksız tahrik nedeni sayılamayacağına dikkat çekti. Yargıtay’a aleyhine temyiz olmadığı için bu durumun netice cezayı değiştirmeyeceğini belirten mahkeme, cinayetin töre saikiyle değil, kasten öldürme olduğuna kanaat getirdi.
Saygınlık kazanmak ya da kınanmak için öldürmedi
TCK’nın 82/1-k maddesinin konusunu oluşturan törenin, belli bir yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesini gerektiren, kötü bir töreyi ifade ettiğini belirten mahkeme, bir davranışın töreden kaynaklandığını söyleyebilmek için bu davranışın bir toplulukta genel olarak benimsenmiş yaşam biçimlerinden değer yargılarından kaynaklanmasının gerekli olduğuna vurgu yaptı. Mahkeme, töreden söz edilebilmesi için sırf toplumda benimsenmiş olan yaşam biçimine aykırı davranılmasını görev addedip onun etkisiyle öldüren kişinin toplum tarafından saygınlık ile ödüllendirileceğini, gerçekleştirmediği taktirde ise kınanacağını düşünmesi ve bu eylemi saygılık kazanmak veya kınanmamak için işlemesi gerektiğini, ancak S.T’nin ablasını öldürmesindeki amacın kınanacağı ya da, saygınlık görmek olmadığının altını çizdi.
Tasarlama yok, tahrik yok, iyi hal yok
Öldürmenin fail tarafından toplumun öldürme beklentisini yönlendirmesiyle töre suçunun oluşabileceğini ifade eden mahkeme, töre kavramıyla sık sık karıştırılan namus kavramının bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük" olarak tanımlandığını belirtti.
Kıskançlık, cinsel arzu ve isteklere karşılık alamamak, kınamak, hoşlanmamak, tasvip etmemek ve söz geçirememekten kaynaklanan öldürmelerin töre cinayeti olarak nitelendirilemeyeceği vurgulandı.
Ablasının erkeklerle konuşmasını gayrı ahlaki görüp sorumlu tutan S.T’nin kendi sübjektif değer yargılarına aykırı hareket ettiğini düşündüğü ablasını toplumsal bir istek olmaksızın kasten öldürdüğünün sabit olduğu ifade edildi.
Cinayeti tartışma sırasında ani bir kararla işlediği için tasarlamadan söz edilemeyeceğinin altını çizen mahkeme, ablasının eşinden şiddet görüp kendi evlerine geri gelmesi ve erkeklerle konuştuğu için öldürdüğü şeklindeki savunmasının haksız tahrik indirimini gerektirecek bir gerekçe olamayacağını kaydetti.