AMED TV - Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır şubesi, 811. “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemi için Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde toplandı. Eyleme kayıp yakınları, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı.
Eyleme gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu hafta, Şırnak'ta 20 Ağustos 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ın akıbeti soruldu.
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Yılmaz : Geçmişle yüzleşme talep ediyoruz
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, 1990’lü yıllarda faili meçhul bir şekilde öldürülen ve gözlatına alınarak kaybettirilenlerle ilgili her hafta farklı eylemlerin yapıldığına dikkat çekti ve geçmiş ile yüzleşilmeli, dedi.
Yılmaz, açıklamasında şunları söyledi: “Özellikle 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ve gözaltında zorla kaybetmelere ilişkin her hafta Türkiye’nin hafıza mekanlarında, farklı şehirlerde alanlardayız. Geçmişle yüzleşme talep ediyoruz. 30 yılı aşkın bir süredir sürdürülen bu mücadele, devam ediyor. Siyasi iktidarların yaklaşımı ise ilk günden bu yana değişmedi. Dönem dönem bazı gelişmeler yaşansa da bazı sembolik davalar açılmış olsa da biz hala kayıplarımızın akıbetinin araştırılmasını talep ediyoruz. Geçen yıl Galatasaray Meydanı’nda 4 yıl süren bir abluka vardı. Akabinde kayıp yakınları ve insan hakları savunucularına yönelik 6 ay süren işkence ve kötü muamele uygulamaları devam ediyordu. Son olarak da 10 kişi ile sınırlı şekilde Galatasaray Meydanı’nda eyleme izin verildi. Bugün hala dünyanın en barışçıl eylemi, 10 kişi ile sınırlı tutularak yapılmakta. Bu uygulamalar, kayıp yakınlarının haklı taleplerini engelleyemeyecek. Devlet desteğiyle işlenen bu cinayetlerle yüzleşilmeden, Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Geçmişle yüzleşme, adalet istiyoruz.”
İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Berfin Elçi de Şırnak'ta 20 Ağustos 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ın hikayesini okudu. Elçi, “32 yaşındaki dört çocuk babası Mehmet Ertak, ailesi ile birlikte Şırnak'a bağlı Rezuk mezrasında yaşar. Ertak, Şırnak'taki kömür ocağında işçi olarak çalışmaktadır. Kardeşi dağa gittiği gerekçesiyle tüm aile yoğun baskı ve tehdit altındadır. Mehmet Ertak, 2 kez gözaltına alınır ve gözaltı sırasında ağır işkence görür. 20 Ağustos 1992 tarihinde, aynı yerde çalışan üç akrabası Abdulmenaf Kabul, Süleyman Ertak ve Yusuf Ertak ile birlikte işten eve dönmek üzere yola çıkar. Bulundukları araç, bakımevi kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durdurulur. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak, gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürülür. Ertesi gün gözaltına alınan ve iki gün sonra serbest bırakılan Abdullah Ertuğrul adlı bir tanıdıkları, Ertak ailesine gözaltındayken bir gün boyunca Mehmet ile aynı hücrede tutulduğunu anlatır. Üç kişi onu gözaltına alınırken gördüğüne, altı kişi de onu gözaltında işkencede gördüğüne tanıklık eder. Baba İsmail Ertak savcılığa başvurur, Mehmet Ertak’ı gözaltında görenler savcılıkta tanıklık yapar. Bir sonuç alamayınca 10 Eylül 1992 tarihinde Baba İsmail Ertak valiliğe başvuru yapar. Vali Mustafa Malay, gözaltında Mehmet Etak’ı gören bir tanığı sorgular, jandarma ve polise Mehmet Ertak’ın gözaltında tutulup tutulmadığını sorar. Polis, Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığı cevabını verir. Olay, Şırnak Milletvekili Orhan Doğan aracılığıyla 27 Ekim 1992 tarihinde soru önergesiyle Meclis'e taşınır. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, soru önergesine verdiği cevapta Mehmet Ertak’ın gözaltına alınmadığını belirtir. Ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kalır. Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığı inkâr edilir. Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde “sorgu elemanı” olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek, 1997 yılında yaptığı itiraflarında, “Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük.” der. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini söyler. Yapılan tüm hukuki girişimlere ve JİTEM elemanının itiraflarına rağmen Mehmet Ertak’tan bir daha haber alınmaz ve cenazesine ulaşılmaz. İç hukukta sonuç alınamayan dosya, Avukat Tahir Elçi tarafından 1 Ekim 1992 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 9 Mayıs 2000 tarihinde Mehmet Ertak’ın gözaltında kaybedilmesinden hükümetin sorumlu olduğu ve buna devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vararak Türkiye'yi oy birliği ile mahkum eder." bilgisini aktardı.
Eylem faili meçhul cinayetlere kurban gidenler için yapılan oturma eylemiyle sona erdi.