İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulunan Meclis Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’deki barış sürecine dair önemli açıklamalarda bulundu. Devletin, Kürtlerle barış ya da savaş arasında bir tercih yapmadığına dikkat çeken Önder, “Bence hâlâ net bir karara varılmadığı için Türkiye’de süreç net değil” dedi.
Önder, Mezopotamya Ajansı'ndan Mehmet Aslan’a yaptığı açıklamalarda, 1 Ekim’den bu yana devam eden süreçle ilgili bilgiler paylaştı. Türkiye'nin, Kürtlerle çatışma ya da barış yolunu seçeceğini belirten Önder, şu anda bu iki seçenek arasında belirsizlik olduğunu vurguladı.
Belirsizlik, konjonktürle ilgili
Süreyya Önder, süreçteki belirsizliğin, samimiyetle değil, daha çok konjonktürel faktörlerle ilgili olduğunu ifade etti. Devleti yönetenlerin ve Ortadoğu’daki diğer aktörlerin, geleceğin belirsizliğini aşmak için çeşitli hamlelerde bulunduğunu belirten Önder, bu sürecin de bu belirsizliği çözmeye yönelik bir çaba olduğunu söyledi.
Öcalan’ın barışa yönelik önerileri
Önder, Abdullah Öcalan’ın bölgedeki gelişmelere ilişkin önerilerinin önemli olduğunu dile getirerek, “Öcalan, bu belirsizlik sürecinde barışa, halklar arasında geçişkenliğe ve bir arada yaşamaya dayalı bir siyasi duruş sergiliyor” dedi. Öcalan’ın pozisyonunun, savaşı ve çatışmayı değil, barışı savunduğunu belirtti.
Devletin karar süreci ve toplumun kaygıları
Önder, Türkiye’deki sürecin belirsizliğinin devletin, Kürtlerle barış yapma ya da sert bir çatışmaya girme kararı verememesiyle ilgili olduğunu belirtti. Devletin, bu konuda bir netliğe kavuşmadığını vurgulayan Önder, Kürt toplumunun ve barış için bedel ödeyen kesimlerin kaygılarına da dikkat çekti. Bu dönemde “temkinli iyimserlik” olduğunu belirten Önder, bunun barış için büyük emek verilmesi gerektiği anlamına geldiğini söyledi.
Fırsatlar ve tehditler arasındaki denge
Süreyya Önder, bazı çevrelerin barışa dair fırsatlar ve tehditler arasında net bir ayrım yapmadığını, Kürtlerin barışa yatırım yapmasının, bağımsızlık ihtimalini kaybettireceği endişesini taşıdığını ifade etti. Öcalan’ın, Kürtlerin özgürlüğü kadar güvenliğini de gözeterek demokratik konfederalizm teorisini geliştirdiğini belirten Önder, devletin bu teoriyi hayata geçirebilmesi için bir netliğe kavuşması gerektiğini söyledi.
Sürecin geleceği: Çözüm süreci mi?
Son olarak, Önder, barış sürecinin şu anda tam olarak “çözüm süreci” olarak adlandırılmadığını ancak barışın, çözümün önemli bir ilk adımı olduğunu ifade etti. Sürecin ilerledikçe daha netleşeceğine inandığını belirten Önder, toplumun bu sürece katkı sağlama sorumluluğunu taşıdığını vurguladı.