Yenidoğan çetesinin 2021 yılında da aktif olduğu ortaya çıktı. Erzurum’un Hınıs ilçesinde dünyaya gelen Halime Çakır bebek, önce Erzurum Şehir Hastanesi’ne, buradan da henüz 11 günlükken Yenidoğan Çetesi’nin lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın çalıştığı Reyap Hastanesi’ne sevk edildi. 19 Temmuz 2021’de ambulans uçakla İstanbul’a getirilen bebek, 6 ay sonra hayatını kaybetti. Baba Muhammed Emin Çakır, CİMER’den onay çıkmasına rağmen Erzurum’a nakledemedikleri bebeğin yaşam savaşını anlattı. Yenidoğan çetesinin varlığından yeni haberdar olan aile, adalet arayışına başladı.
İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 494 sayfalık “Yenidoğan Çetesi” iddianamesi, Türkiye gündeminde büyük yankı uyandırdı. İddianamede, 47 şüphelinin çeşitli hastanelerde meydana gelen bebek ölümlerinden sorumlu oldukları öne sürüldü. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerini işleten çetenin liderliğinin, İstanbul Reyap Hastanesi’nde görev yapan Dr. Fırat Sarı tarafından yürütüldüğü iddia edildi. Ayrıca, örgüt üyelerinin 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarıyla iş birliği yaptıkları belirtildi.
Erzurum’daki Halime bebek 11 günlükken İstanbul’a sevk edildi
Onlarca bebeğin hayatını kaybettiği belirtilen iddianamede, mağdurların yaşadıkları zorluklara yer verildi. Çetenin Erzurum’a kadar ulaştığı ortaya çıktı. Bu vakalardan biri, 8 Temmuz 2021’de dünyaya gelen Halime Çakır. İki çocuk sahibi ve şu anda hamile olan Deniz Çakır (32) ile Muhammed Emin Çakır’ın bebekleri Halime, Erzurum Hınıs Şehit Yavuz Yürekseven Devlet Hastanesi’nde doğdu. Doğum sırasında solunum problemi yaşayan bebek, aynı gün Erzurum Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Burada tedavisi 11 gün sürdü. Ancak ailenin iddiasına göre, hastanede görev yapan T.K. adlı doktor, bir gece aileyi arayarak Türkiye genelinde uygun tedavi imkanlarına baktıklarını ve bebeğin ancak İstanbul Esenyurt’taki Özel Reyap Hastanesi’nde tedavi edilebileceğini söyledi. Bunun üzerine Halime bebek, 19 Temmuz 2021’de gece yarısı ambulans uçakla İstanbul’a nakledildi. 6 ay tedavi altında kalan bebek, 17 Ocak 2022’de hayatını kaybetti.
Aile, “Yenidoğan Çetesi” soruşturmasına müdahil olmak için başvurdu
Aile, Yenidoğan Çetesi’yle ilgili soruşturma kapsamında, Mayıs 2024’te Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü dosyaya müdahil olma talebinde bulundu. Aile, savcılığa sunduğu dilekçede ihmal nedeniyle çocuklarını kaybettiklerini belirtti. Daha sonra aile, Dr. Fırat Sarı, Erzurum’da görevli poliklinik doktoru T.K. ve diğer yetkililer hakkında şikayetçi oldu.
“Sevki yapan hastanenin raporları sistemde çıkmadı”
Mağdur aile, soruşturma kapsamında savcılık tarafından görevlendirilen İstanbul’daki hastane yetkililerinin kendilerini aradığını belirtti. Ailenin iddiasına göre, yetkililer Erzurum Şehir Hastanesi’nden çocuğun epikriz ve diğer sağlık raporlarını talep etti. Ancak kayıtlarda Halime Çakır’a ait bir bilgiye ulaşılamadı. Bunun üzerine yetkililer aileyi tekrar arayarak gerekli yazışmaların yapılmasını ve raporların hastaneden talep edilerek kendilerine gönderilmesini istedi. Baba Muhammed Emin Çakır da 9 Ağustos 2024’te Karaçoban’daki devlet hastanesi başhekimliğine giderek Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’ne dilekçe yazdı. Daha sonra, hastanenin arşivinde bulunduğu öne sürülen raporları alan baba Çakır, bunları İstanbul’daki görevli hastaneye iletti.
“Kayıtlarda olmaması mümkün değil“
Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’nde görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, İstanbul’da görevlendirilen hastanenin, Erzurum Şehir Hastanesi’nden bebeğin epikriz raporunu talep ettiğinde kayıtlarda bulunmadığı iddiası ile ilgili şöyle konuştu:
“Şehir Hastanesi’nin ‘Bizde kayıt yok’ demesi mümkün değil. Zaten kayıtlar, Şehir Hastanesi tarafından çıkarıldı. Savcılık istediği zaman verilir, vatandaş da Bilgi Edinme Yasası gereği bu bilgilere erişebilir. Ailenin söylediği gibi bir durum mümkün değil. Savcılık, talep edeceğiz deyip etmemiş olabilir, geç istemiş olabilir ya da istemiştir ama net olarak söyleyeyim, aileye verilen evrakların Savcılığa verilmemesi düşünülemez. Eğer Savcılığın kayıtları bulamadığına dair bir belge varsa getirin, bakalım. Bu mümkün değil.”
“Kayıtlarda olmaması mümkün değil“
Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’nde görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, İstanbul’da görevlendirilen hastanenin, Erzurum Şehir Hastanesi’nden bebeğin epikriz raporunu talep ettiğinde kayıtlarda bulunmadığı iddiası ile ilgili şöyle konuştu:
“Şehir Hastanesi’nin ‘Bizde kayıt yok’ demesi mümkün değil. Zaten kayıtlar, Şehir Hastanesi tarafından çıkarıldı. Savcılık istediği zaman verilir, vatandaş da Bilgi Edinme Yasası gereği bu bilgilere erişebilir. Ailenin söylediği gibi bir durum mümkün değil. Savcılık, talep edeceğiz deyip etmemiş olabilir, geç istemiş olabilir ya da istemiştir ama net olarak söyleyeyim, aileye verilen evrakların Savcılığa verilmemesi düşünülemez. Eğer Savcılığın kayıtları bulamadığına dair bir belge varsa getirin, bakalım. Bu mümkün değil.”
Anne Çakır, bebeğinin yanına dört gün kaldığı hastaneden çıktıktan sonra gidebildiğini anlattı. Ancak burada görevli T.K. adlı doktorun bebeğini kendisine göstermediğini ve kötü davrandığını söyleyen anne, ağlayarak yanına gittiği bir başka doktorun “Çocuğunuzun durumu iyi, birkaç güne kadar yanınıza göndereceğiz” dediğini aktardı. Anne Çakır, haline üzülen bir hemşire sayesinde gördüğü bebeğin yaşadığı solunum problemi dışında iyi göründüğünü söyledi. Çakır, doktorlarn 2 kilo 900 gram doğan bebeğin kısa sürede iyileşeceğini belirttiklerini dile getirdi.
Önce “öldü” sonra “hayata döndü” deyip Fırat Sarı’ya teslim ettiler
Eve döndüğünü anlatan anne Deniz Çakır, bebeğin bir gece yarısı Erzurum’dan İstanbul’a sevk edilişini doktor T.K.’nin telefon etmesiyle öğrendiklerini anlattı:
“Eve geldik ve sabırsızlıkla bebeğin taburcu edileceği günü beklemeye başladık. Dört gün sonra, gece yarısı saat 01.30-02.00 civarında bir telefon aldık. ‘Genetik rahatsızlıklarından dolayı bebeği bir genetik doktora göstermemiz gerekiyor ve sevkini yapacağız’ dediler. Sevkin ambulans uçakla hemen gerçekleştirileceğini belirttiler. Hemen gitmek istedik ancak yetişemeyeceğimizi söylediler. Bebeği akşama kadar beklettiler. Akşam tekrar arayıp bu defa da bebeğin kalbinin durduğunu, öldüğünü söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra tekrar arayıp, ‘Bebeğin kalbini yeniden çalıştırdık ve ambulans uçakla İstanbul’a gönderdik’ dediler.”
Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı bebeği teslim alıp annesini aradı
Bebeğin İstanbul’daki Reyap Hastanesi’ne sevk edildiğini anlatan anne Çakır, çete lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın bebeği teslim aldığını ve kendisini aradığını söyledi. Sarı’nın kendisine, “Merak etmeyin, bebek elimize ulaştı. Kalbi durmuş, beynine oksijen gitmemiş. Bebek sadece biraz yorgun düşmüş. Artık emin ellerde, merak etme annesi” dediğini aktardı.
Bu konuşmanın ardından doktora inandıklarını belirten Çakır, bebeğin tedavisine başlandığını ve Fırat Sarı’nın kendisini şahsi telefonundan arayarak gelişmeler hakkında bilgi verdiğini söyledi. Sarı’nın, bebeğin renginin mor olduğunu, ciddi sıkıntılar yaşadığını, zayıfladığını ve beslenemediğini söylediğini aktardı. Anne Çakır, maddi imkânsızlıklar nedeniyle ve eşinin askerde olması sebebiyle bebeğin yanına ancak üç ay sonra gidebildiğini dile getirdi.
Hastaneye geldiğinde bebeğin çok kötü bir durumda olduğunu gören Çakır, çocuğunu başka bir hastaneye götürmek istediğini ancak Dr. Fırat Sarı’nın, “Cihazdan ayrıldığı anda bebek ölür, yaşayamaz. Bebek burada kalmalı. Sen götürsen bile ona bakamazsın, cihazlara bağlı yaşamak zorunda. Sen perişan olursun” diyerek vazgeçirdiğini ifade etti.
“Yoğun bakımda müzik dinleniyordu”
Anne Çakır, “İstanbul’da kalamadım. Maddi durumumuz yoktu, gidecek yerimiz de yoktu. Eşim askerdi, tek başımaydım. O dönemde yanımda Allah’tan başka kimse yoktu. Ağlaya ağlaya tekrar yola düştüm” diyerek yaşadığı çaresizliği anlattı. Çakır, İstanbul’da kaldığı 15 gün boyunca Dr. Sarı’nın kendisine iyi davrandığını, bebeği görmek istediğinde çalışanlara, “Yoldan gelmiş, alın içeri” dediğini söyledi.
Anne Çakır hastane ile ilgili gözlemlerini de “Hemşireler yüksek sesle müzik dinliyor, bana pasta, kek, börek ve çay gibi şeyler ikram ediyor, sohbet ediyorlardı. Bebeklerle fazla ilgilenmiyorlardı” sözleriyle aktardı.
Sonraki günlerde kapıda beklemesine rağmen birçok kez, çeşitli gerekçelerle içeriye alınmadığını dile getiren Çakır, “Bebek günden güne zayıflıyordu” dedi. Çakır, bu durumu Dr. Fırat Sarı’ya sorduğunda, “Bebeğin emme refleksi zayıf, morarıyor, sürekli nöbetler geçiriyor, solunum sıkıntısı devam ediyor” yanıtını aldığını aktardı.
“Ameliyat için imzaya zorlandı”
Anne Çakır, Halime bebeğin yoğun bakımın beşinci ayında kendisine, “Bebeğin başı büyüdü, beyni su topluyor. Bebeği MR’a almak zorundayız. Ameliyata girecek” denilerek kendisinden imza istendiğini söyleyen Çakır, buna itiraz ettiğini söyledi. Bebeğin saçlarının kazındığını anlatan anne şunları söyledi:
“Aklınıza gelebilecek her türlü işkenceyi yaptılar. Sapasağlam bebeği o hale getirdiler. Sürekli aynı tarafa yatırdıkları için bebeğin başı eğik kalmıştı.”
Anne Çakır, doktorların bir kez daha MR çekmesinin ardından bu kez de “Beyninde su toplanması yok” dediklerini aktardı. Yoğun bakımda yatan bebeklerden sürekli kan alındığını gözlemlediğini söyleyen Çakır, bu aşamada Dr. Fırat Sarı’ya ulaşamadığını ve se çalışanların “Fırat Sarı yurtdışında” yanıtını verdiğini söyledi.