Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bugün Diyarbakır'da gerçekleştirdiği etkinlikle kadın belediye eşbaşkan adaylarını tanıttı. Tanıtım etkinliğinde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, cezaevindeki tutsak kadın siyasetçileri selamlayarak konuşmasına başladı. Hatimoğulları, 'Cezaevinde rehine tutulan bütün kadın yoldaşlarımıza selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Sözümüz olsun ki o duvarları yıkacak, o demir parmaklıkları eritene dek mücadelemiz devam edecek' dedi.

'Bugünü mücadele eden kadınlara borçluyuz '
Hatimoğulları, gerçekleştirdikleri etkinliğin özgünlüğüne işaret ederek, söz konusu etkinliğin benzerinin dünyada olmadığını ifade etti. Tüm kadınların el ele vererek bugünlere geldiğini ifade eden Hatimoğulları, 'Bizler eğer bu salonda isek bugüne kadar başta feodalite olmak üzere 5 bin yıllık erkek egemen sisteme karşı kadınların verdiği mücadele tarihine borçluyuz bunları. Kürt kadınlarına borçluyuz, Türk kadınlarına borçluyuz. Bu bölgede yaşayan bütün kadınların verdiği mücadeleye borçluyuz bunları' dedi.

İdris Baluken: CHP, barışa dair samimi bir duruş sergilemedi İdris Baluken: CHP, barışa dair samimi bir duruş sergilemedi

Halk Oylaması
Hatimoğulları, şöyle devam etti: 'Yaptığımız halk oylaması sadece Türkiye için değil bütün dünyaya örnek olacak bir halk oylamasıdır. Partilerin basitçe yaptığı ön seçimlere hepimiz tanıklık etmişiz. Bizler de geçmişte dönemlerde benzer ön seçimleri yaptık. Yaptığımız bu oylamada sadece DEM Partililer değil, geçmiş dönemde yöneticilik yapmış arkadaşlarımız, o kentin bütün demokrasi güçleri ve dinamikleri hepsi geldi. Esasen kent uzlaşısı dediğimiz şeyi bizler bu halk oylaması ile hayata geçirmiş olduk. Doğrudan demokrasinin tecelli etmesini sağladık. Çünkü adayları da halk kendi iradesi ile seçti ve bu çok kıymetli bir şey. 5 bine yakın arkadaşımız, yoldaşımız bu halk oylaması için emek verdi, çalıştı. Emek veren yoldaşlarımıza sizlerin huzurunda sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.


Zor zamanlarda mücadele veriyoruz
Coğrafyamızın çepeçevre savaşlarla ve namlularla halkların üzerine çevrildiği bir atmosferde, savaş gemilerinin Kızıldeniz başta olmak üzere her yerde konumlandığı bir evrede siyaset yapıyoruz. Evet, çok zor koşullardayız. Faşist, ırkçı, milliyetçi, erkek egemen akımların dünyayı yönettiği bir dönemde siyaset yaparken, yaşadığımız zorluklar hepimizin pratiğinde mevcuttur. Bizler 5 bin yıldır ezilen ve sömürülen kadınlarız. Şunu çok iyi biliyoruz; faşist ve ırkçı akımlar iktidara geldiği zaman kadınların üzerindeki ezme ve sömürülme cenderesi katlanarak artar. Biz şuan Türkiye'de tam olarak bunu yaşıyoruz. Bir yanımız savaş, öte yanımız AKP ve MHP iktidarının en koyu sömürü ve baskısı. Kadınların binbir mücadele ile elde ettiği haklar, medeni haklarımız, nafaka hakkı, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun bunların hepsini tartışmalı hale getirmek isteyen bu iktidara biz kadınların en büyük cevabı sevgili Gültan Kışanak'ın dediği gibi 'en büyük kariyerimizi kadınlar olarak onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız. Bütün yoldaşlarımıza da sözümüz olsun' cevabıdır.

31 Mart'ın zaferini hediye edeceğiz
Bu savaş cenderesinde Şiliden Arjanti'ne, Tahrir Meydanı'ndan Rojava'ya, Bağdat'tan Hewlêr'e dünyanın dört bir yanında 'biat etmiyoruz, itaat etmiyoruz, mücadele ediyoruz' diyen bütün kadınlara selam olsun. Selam olsun Klara Zetkinlere, Roza Lüksemburglara, Behice Boranlara, Şirin Tekellilere, Sakinelere, Sevêlere, Hevrîn Xeleflere. Binlerce kez selam olsun onlara. Buradan onlara sözümüz olsun ki 31 Mart seçimlerinde başta kadın eşbaşkan adayları olmak üzere belediyeleri tek tek kazanarak, kayyımları tek tek göndererek, kayyımcı zihniyetle tek tek hesaplaşarak, demokratik ekolojik bir belediyecilik anlayışı ile kadın özgürlükçü bir yerel yönetim anlayışıyla yerelden demokrasiyi güçlendirmeye söz veriyoruz. En çok görev biz kadınlara düşüyor. Bizlerin 31 Mart akşamı bedel ödemiş, bu uğurda şehit olmuş, cezaevinde bulunan bütün kadınlara, açlık grevinde, Adalet Nöbeti'nde bulunan analarımıza, çocuklarının cenazeleri PTT kargoyla teslim edildiği halde 'barış' demekten vazgeçmeyen analarımıza, 31 Mart'ın zaferini hediye edeceğimizin sözünü buradan veriyoruz. Hepinize başarılar diliyorum.'